Faydalanıcı Hikayeleri; Mülteci Hakları Merkezi olarak danışanlarımız ile alanda çalışan avukatlara ve sivil toplum profesyonellerine sunduğumuz hizmetleri ve bu hizmetlerin etkilerini göstermek amacıyla oluşturduğumuz; danışanlarımızın Türkiye’ye geliş yolculuğuna, Türkiye’deki mekanizmalara erişimlerine ve Mülteci Hakları Merkezi’nin sağladığı hizmetlere değinirken, avukat ve sivil toplum profesyonellerinin göç alanına girişini, Mülteci Hakları Merkezi’nin bu konudaki desteklerini anlatmaktadır.

Her hikaye kurumumuzun faydalanıcıları arasından seçilmiş ve hassas durumlara karşı bazı kişisel bilgiler -olay akışını etkilemeyecek şekilde- değiştirilmiştir.

Mülteci Haklarını Savunmak…

Ankara Barosu'na bağlı Avukat Mustafa Durukan, Türkiye'de sığınmacılara hukuki destek sağlamak için çalışan birçok avukattan sadece biri. Durukan, 2018 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oluyor ve kariyerinin başlangıcında iş hukuku alanında uzmanlarla çalışıyor. Daha sonra şu anda çalışmakta olduğu idari ve ceza hukuku alanına geçiş yapıyor. Başından beri göçmenlerin ve sığınmacıların Türkiye'deki hukuki statüleriyle ilgileniyor. İdari gözetim ve sınır dışı işlemlerinde telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilecek hataların tespit edilmesinin önemini fark ediyor. Durukan, özellikle bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasıyla ilgili davalarda daha fazla dikkat ve derinlemesine inceleme yapılması gerektiğini vurguluyor.

Mülteci Hakları Merkezi’nin (MHM) çevrimiçi seminer programını tavsiye eden bir avukat arkadaşı tarafından Mülteci Hakları Merkezi ile tanıştıktan sonra, "Sınır Dışı İşlemleri ve İtiraz Prosedürleri" ile "İdari Gözetim, Alternatif Yükümlülükler ve İtiraz Prosedürleri" başlıklı kapasite geliştirme oturumlarına katılıyor. Seminerlerden sonra halihazırda yabancı müvekkillerle çalışmakta olan Durukan, bir müvekkili ile işvereni arasındaki iş yeri anlaşmazlığı konusunda hukuki tavsiye almak için sığınmacı ve mültecilerin yanı sıra hukukçulara ve sivil toplum çalışanlarına da  destek veren MHM Genel Hukuki Danışma Hattı’na (0 850 218 48 30) ulaşıyor. Davaya özel, çalışma izni olmadan çalışanlara yönelik sınır dışı etme kararları ve idari para cezaları ile ilgili mevzuatın ilgili kısımları hakkında da bilgi alan Durukan: "MHM ekibinin verdiği hukuki danışmanlık oldukça netti ve davama büyük katkı sağladı." diyor.

Durukan daha önce Ankara Barosu'nun "Yabancı Hukuku Uzmanlık Semineri"ne katılmış, alana yeni giren bir avukat olarak teorik çerçeveye odaklanan bu seminerden yararlanmış. Mülteci Hakları Merkezi’nin seminerlerinin, örnek vakalar aracılığıyla pratik tartışmalar sunarak ve yasanın uygulanmasına ilişkin kapsamlı bir anlayış sağlayarak daha önceki eğitimleri tamamladığını belirtiyor.

Durukan: "Haklarınızı bilseniz bile yabancı bir ülkenin yasalarını anlamak kolay değil" diyor ve şöyle devam ediyor: "Yakın gelecekte Afganistan ve Orta Doğu'daki çatışmalar nedeniyle mülteci akınını görmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla bu alandaki avukat ihtiyacının da buna bağlı olarak artacağına inanıyorum. Korumaya ve temel haklara erişebilmeleri için ülkemize sığınma talebinde bulunan savunmasız insanları desteklemeye devam etmek istiyorum."

Durukan, lojistik zorluklar ve sınırlı iletişim seçenekleri nedeniyle geri gönderme merkezlerini ziyaret etmenin zorluklarını da vurguluyor. Durukan, Ankara Akyurt Geri Gönderme Merkezi'nde dosyası kaybolan bir müvekkilinden bahsediyor; dosyanın aranması için talepte bulunup daha sonra dosyada Gönüllü Geri Dönüş formunun da bulunduğunu ve müvekkilinin beyanında hata olduğunu fark ediyor. Diğer avukatların da desteğiyle müvekkilinin gönüllü geri dönüşü açıkça reddettiğini belirten beyanını belgeliyor ve bu kaydı müvekkilinin dosyasına ekliyor. Bu sayede sınır dışı etme kararına itiraz ediyor ve dava olumlu sonuçlanıyor. Böylece müvekkilinin sınır dışı edilmesi de engelliyor.

Mülteci Hakları Merkezi, göç alanında çalışan profesyonelleri desteklemek amacıyla çeşitli illerdeki barolarla iş birliği yaparak avukatların sığınma hukuku alanındaki uzmanlıklarını ve faaliyetlerini destekleyecek eğitim ve seminerler düzenlemekte ve uzmanlık destek hizmetleri sunmaktadır. Bu sayede sığınmacılar ve idari gözetim altındaki yabancılar Adli Yardım sisteminden faydalanabilmektedir.

Yukarıda bahsedilen seminerler Danimarka Mülteciler Konseyi (DRC) ile koordineli olarak yürütülüyor ve Avrupa Birliği tarafından finanse ediliyor.

Bu faaliyetler hakkında daha fazla bilgi için lütfen web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

Çevrimiçi seminerlerimiz ve diğer etkinliklerimizden haberdar olmak için bizi Twitter ve LinkedIn’de takip edebilirsiniz.

Tüm sorularınız için +90 850 218 48 30 numaralı telefonumuzdan veya Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. posta adresinden ulaşabilirsiniz.

 

                                                                                             

 

Güvenli Bir Sığınak

25 yaşındaki genç anne Afya’ya* Afganistan’daki hayatını ve neden kaçmak zorunda kaldığını sorduğumuzda hatırı sayılır bir sessizlik oldu. Yaşadıklarını hatırlamanın endişesi, bunları bir başkası ile paylaşmanın korkusu, yeniden yaşanması ihtimalinin gerginliği… Pek çok duygunun sığabileceği uzun bir sessizlik…

Afya Afganistan’da liseyi bitirince sevdiği Isaad ile evlenmek istiyor. İkisinin ailelerinin; en başta da büyük abisinin karşı çıktığı bir evlilik oluyor. Afya anne ve babasını kaybedince büyük abisinin de Taliban ile olan kuvvetli bağı ve evlilikleri boyunca uyguladığı şiddet sebebiyle eşiyle birlikte İran’a sığınıyor. Yeni hayatlarında eşinin iyi bir işi oluyor ve tehditleri geride bırakarak güzel bir başlangıç yapmanın umudunu hatırlayınca yüzü gülüyor Afya’nın ancak bu durumun uzun sürmediğini öğreniyoruz; abisi yerlerini öğrenince İran’dan Türkiye’ye kaçmak zorunda kalıyorlar. Bu sırada ilk çocuğu Mahnaz’ı yeni doğuran Afya ve eşi Isaad çok zor şartlarda kaçak yollarla Türkiye’ye geliyorlar. Ancak zorluklar yeni başlıyor… Önce Ağrı’ya sonra İstanbul’a gidiyorlar Fakat zorlu şartlar ve abisi peşlerini bırakmıyor; Türkiye’de düzenli duruma geçtikleri Yozgat ilinde de güvenlik endişesi yaşayınca Yunanistan üzerinden kaçak yollar ile Avrupa’ya gitmeye karar veriyorlar. 150 kişi neredeyse ayağa bile kalkamayacakları bir teknede 3 gün boyunca yolculuk yapıyorlar ve yolcuğun sonunda onları bekleyen şey Yunan Polisi oluyor Türkiye’ye geri itiliyorlar. Yunan polisi telefonlarını toplarken telefonunu saklayan Afya sayesinde Türk polisini arayıp Muğla’da bir karakola ulaşıyorlar. Böylece kendilerini biraz daha güvende hissettiklerini söyleyen Afya ve eşi bu sefer kimliklerinin iptal edilme korkusu ile karşılaşıyorlar. Yozgat’ta yaşadıkları dönemde açılan kimlik iptal davaları hala devam ediyorken Afganistan’daki evlerini satıp Yozgat’ta bir ev tutmanın kimlik işlerini kolaylaştıracağına karar veriyorlar. Afya, 2 yaşındaki oğlu Esmat ile parayı çekmeye gidiyor ancak eve dönemeden parayı çaldırıyor. Ne yapacağını bilemez bir şekilde karakola gittiğinde ise kayıtsız olması sebebiyle tutuklanıyor ve 2 yaşındaki oğlu Esmat ile Selimpaşa Geri Gönderme Merkezi’ne gönderiliyor.

Selimpaşa’yı zindan olarak tanımlayan Afya “Hırsız, katil değilim niye burada tutuluyorum?” diye soruyor ancak görevlilerden bir cevap alamıyor… Babası Isaad ile birlikte Yozgat’ta kalan 3 yaşındaki kızı Mahnaz ise anne ne olursun gel diye ağlamaktan başka bir şey yapamıyor. Geri Gönderme Merkezi’nin çok pis, yemeklerin çok kötü olduğunu söyleyen Afya oranın hiçbir çocuğa uygun olmadığını da vurguluyor. Kurumumuzla ilk teması da burada başlıyor; Selimpaşa Geri Gönderme Merkezi’nde tutulurken Mülteci Hakları Merkezi’nin idari gözetim altında tutulan kişiler Afya eşinin Mülteci Hakları Merkezi’ne ulaşarak kendilerine hukuki destek sağlayabildiğini dile getiriyor.

Gelecek planlarını sorduğumuzda ise tek istediğinin çocuklarının eğitim alması olduğuna değiniyor. “Taliban yasakladığı için biz eğitim alamadık ancak ben çocuklarım okusun kimsenin eline bakmasın istiyorum” diyor. Şu an Türkiye’de güvende hissettiğini söyleyen Afya kayıtlı hale gelmek istiyor. Çünkü bu sayede daha rahat çalışabileceğini ve belki çocuklarını da kreşe gönderebileceğini düşünüyor. Komşularının verdiği defter kalemler ile oynayan çocukları mutlu oluyor ancak evden çıkmak çocukları için de çok korkutucu bunun uzun süre devam edemeyeceği ise ortada…

*Danışanın ismi kimlik bilgilerini korumak amacıyla değiştirilmiştir.

  

 

Güvenliğe Uzun Bir Yolculuk

Afganistan'daki kriz milyonlarca insanı ülkelerini terk etmek zorunda bıraktı. Ancak birçoğu mülteci statüsü ve uluslararası koruma için başvurma prosedürlerini bilmiyor. Bu durum onları sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya bırakıyor…

27 yaşındaki Hamid*, “Ülkenizi neden terk ettiniz?” sorusuna cevap vermekte zorlanıyor; bir dakika kadar tereddüt ediyor. Bu sırada muhtemelen pek çok acı dolu anı aklına hücum ediyor. Bu kararı almasına neden olan korkunç olayları hatırlıyor…

Hamid, ailesine yardımcı olabilmek için Afganistan'ın Kabil kentindeki uluslararası bir kuruluşta ofis asistanı olarak çalışıyor. 2015 yılında işe giderken bir grup silahlı adam onu bir kontrol noktasında durduruyor ve belgelerini görmek istiyor. Kimliğini ve işini öğrendiklerinde kendi çıkarlarına karşı hareket ettiğine karar veriyorlar. Bu sebeple 12 gün boyunca gözaltında kalan Hamid, maalesef kötü muamele görüyor. Daha sonra serbest bırakılıyor ancak Afganistan’da kalmanın artık onun için güvenli olmadığını da anlıyor. Yöneticisi bu olayı duyunca ona başka bir ülkeye kaçmasını ve kendisine bunun için bir miktar maddi destekte bulunabileceğini söylüyor.

Hamid’in uzun yolculuğu bu şekilde başlıyor…

Hamid önce İran'a gidiyor ve birkaç ay orada kalıyor. Ardından İran'ın kendisine sığınma statüsü vermemesi ve Afganistan'a geri gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı için Türkiye'ye gelmeye karar veriyor. 2016 yılında İstanbul'a geliyor ve burada yasal statü elde etmeye çalışırken ayakkabıcılık ve örgü gibi farklı işlerde çalışıyor. Bu sırada yasal olarak bir statü kazanmak için çeşitli girişimlerde bulunuyor. İki yıl süren bu süreç maalesef olumlu sonuçlanmıyor.

2021 yılına kadar herhangi bir yasal belgesi olmadan İstanbul'da yaşıyor. Ancak bir gün hastaneye giderken polis tarafından durduruluyor. Hiçbir yasal belgesi olmadan ikamet ettiğini anlayan polis, Hamid'i 35 gün boyunca gözaltında tutuyor. “Gözaltına alınmayı tercih ederim” diyor Hamid; “Geriye dönüp hayatımı riske atamam.”

Gözaltı süreci sonrasında başlayan mahkeme, Hamid'in sınır dışı edilmesine karar vermek üzereyken akrabalarından biri kurumumuz “Mülteci Hakları Merkezi”ne (MHM) ulaşıyor. Avrupa Birliği (AB) finansmanıyla ve Danimarka Mülteci Konseyi (DRC) ortaklığıyla yürüttüğümüz projemiz kapsamında idari gözetim altında olan veya gözaltından serbest bırakılan kişiler için bir danışma hattımız mevcut (Bu hatta 0 507 218 62 85 numarasından ulaşabilirsiniz). Bu danışma hattı ile tutukluluk haklarına ilişkin hukuki danışmanlık hizmetleri sağlıyoruz. Bu hizmetler kapsamında Hamid'e de sığınmacı olarak haklarına ilişkin hukuki bilgilendirme yaptık. Hamid’e destek veren avukat arkadaşımız, "Sığınmacıların karşılaştığı zorluklardan biri de haklarına ilişkin bilgi eksikliğidir" diyor. "Bu durumla nasıl başa çıkacaklarının farkında olmadıkları için riske girebilirler."

Avukatımız daha sonra Hamid ile Afganistan'dan ayrılma nedenleri için görüştü; Afganistan’a dönmesi durumunda hayati tehlikesi olacağı için Hamid, mülteci statüsü almaya uygun kişi olarak belirlendi. Ve böylece sınır dışı kararına itiraz sürecini başlattık. Fakat itiraz ilk etapta reddedildi, ardından Ağustos 2021'de sınır dışı itiraz nihayet kabul edildi. Hamid: "Duygularımı anlatamıyorum" diyor ve ekliyor “Sınır dışı edilmekten beni koruyan belgeyi nasıl alacağımı bilemediğim için yıllarca tehdit altında yaşadım.”

Ayrıca Hamid'i başka bir sivil toplum kuruluşuna yönlendirerek işkence mağduru olarak tedavi görmesi için destek sağladık. Hamid’in ruh sağlığı iyiye gidiyor ama en önemlisi artık kendini güvende hissediyor; korkmadan, özgürce yürüyebiliyor. Eğitimine devam edebileceği, makine mühendisi ve işletme sahibi olabileceği üçüncü bir ülkeye yerleşmeyi umuyor.

Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Bilgi ve yasal temsil eksikliği birçok mülteciyi kaçtıkları ülkelere geri gönderilme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. DRC ve MHM’nin temel amaçları da tüm mültecilerin yasal korumaya ve kanun kapsamındaki haklarına erişmek için ihtiyaç duydukları bilgilere ulaşmalarını sağlamak ve bunun için çalışmak…

*Yararlanıcının adı, kimliğinin korunması amacıyla değiştirilmiştir.